Ufkumuza sığmayan bir ülkedir Türkiye. Gök, yalnızca başımızın üzerindeki kubbe değildir; milletin iradesinin sonsuzluğa açılan penceresidir. Bugün konuştuğumuz millî itki sistemleri, aslında bu pencerenin kanatlarıdır. İnsan, kendi kanadını kendi yapan bir milletin mensubu olmaktan bir esenlik duyar.
Teknoloji, çıplak bir makine uğultusu değildir; bir medeniyet iddiasıdır. Aydemir’in işaret ettiği gibi, uzay çalışmalarında yerli imkânların şekillenmesi sadece bilimden ibaret görülmez. Her itki sistemi, millî iradenin çelikten bir kelimesidir. Her proje, tarihin derinliklerinden yükselen bir sedadır.
Ramjet teknolojisi gibi özel yapılar, yalnızca bir mühendislik başarısı değildir; bir hafızanın uyanışıdır. Asırlardır göğe doğru bakan bir milletin, nihayet kendi göğünü kendi eliyle kurma iradesidir. Bu irade, sessiz bir haykırışla “Ben varım” der.
Girişimcilik dünyasında parlayan genç beyinler, yazılımın ve donanımın satır aralarına kendi hikâyelerini yazıyor. Bu hikâyeler geleceğimizi inşa eden görünmez tuğlalardır. Anadolu Yazılım Projesi gibi hamleler, dijital çağın çölünde bir vahadır. Çünkü millet, kendini ancak kendi kelimeleriyle, kendi kodlarıyla anlatabildiğinde istiklaline kavuşur.
Bugün Türkiye’nin uzay teknolojilerinde attığı adımlar, geleceğe yazılan büyük bir destanın giriş cümleleridir. Ve bu destan, iradesi güçlü bir milletin kalbinden doğmaktadır.